Bu mizaç modeli bir etiketleme ve insanları bir kalıba sokma anlamına gelmiyor mu?
Bir şeyin adını koymak etiketlemek değildir. Biyolojik olarak canlılar omurgalı, omurgasız veya tek hücreli, çok hücreli olarak tanımlanır ve sınıflandırılır. Tüm bu tanım ve sınıflandırmalar bir etiketleme değil olan bir durumun olduğu gibi tanımlanmasıdır.
İşte Enneagram/Dokuz Mizaç Modeli de gerçeklikle örtüşen bir sınıflandırma ve tanımlamadır. Dokuz Mizaç Modeli’nde insanlar mizaç yapıları itibariyle dokuz farklı yapıda olup bu yapılar rakamlar ile sembolize edilmektedir. Bu sistem ne bir etiketleme ne de insanları bir kalıba sokmadır.
Dokuz Mizaç Modeli, var olan bir gerçeği tanımlamaya çalışmaktadır. Bu tanımlama keyfi ve suni bir etiketleme değil var olan bir gerçekliği tespit ve tanımlama çabası olarak görülmelidir.Dolayısıyla; bir şeyin “genel nitelik, imkân ve kabiliyetlerini” ifade edip tanımlamak ve adını koymak nasıl ki bir etiketleme değilse; bu mizaç modeli de bir etiketleme ve kalıba sokma değildir.
Böyle bir model ilk olarak kim tarafından ortaya koyulmuştur? Bilimsel çalışmalara konu olmuş mudur?
Bu sistem gerek eski Yunan felsefesinde (Aristo), gerekse İslam ve doğu medeniyetlerinde var olan üç melekeye (faculty) dayanır.
Eylem merkezi,
İstek/duygu merkezi,
Düşünme merkezi.
İnsanlık tarihinde sözel aktarımla bugüne ulaştığı bilinen bu model, 20. yüzyılın ikinci yarısında Oscar İchazo ve psikiyatr Claudio Naranjo’nun katkılarıyla geniş kitlelere tanıtılmıştır. Binlerce yıllık tecrübe ve öğretilere dayanan bu model; 1960’lardan itibaren bilim çevrelerince ilgi görmeye başlamış, bilimsel çalışma ve tezlere konu olmuştur. Bu kişilik tiplerini bilimsel olarak belirlemek ve ölçmek amacıyla Zinkle (1974), Wagner ve Walker (1983), Cohen ve Palmer (Palmer, 1988), Riso ve Hudson (1999) psikolojik ölçüm çalışmaları yapmışlardır.
Gerek MBTI, gerek Beş Faktör Modeli ile karşılaştırmalı bilimsel çalışmalara konu olmuştur. Bu model aynı zamanda; çocuk eğitiminde, evlilik terapilerinde, meslek ve kariyer planlamasında, insan kaynaklarında ve iletişim alanında etkili biçimde kullanılmaktadır
Bu model; Georgetown Üniversitesi Tıp Okulu’nda, J.F.Kennedy Üniversitesi’nde hem öğretim görevlileri hem de öğrenciler için farkındalık oluşturulmasında, Loyola Üniversitesi’nde kişisel gelişim alanında kullanılmaktadır. Ayrıca UCLA (California Üniversitesi)’da İletişim Becerileri, Liderlik ve Tıp alanlarında, Stanford Üniversitesi’nde kişilik, öz farkındalık ve liderlik becerileri ile bağlantılı olarak eğitimi verilmektedir.
9 Mizaç Modelinin bu üç merkezle nasıl bir ilişkisi vardır?
Herbir insanda üç merkez ve bu merkezlerin bölümleri bulunmaktadır. Bunlar; 9 farklı “algı, değerlendirme, tutum”a neden olan 9 farklı psikolojik zemin oluşturur. Ancak, her bir kişi, bu merkezlerden ve bölümlerden birini baskın olarak kullanmaktadır. Baskın olarak kullanılan bölüm kşinin ana mizaç tipi olarak tanımlanmaktadır.
Bu baskın yapı/mizaç tipi doğuştan belirli midir yoksa çocuğun gelişim sürecinde mi oluşur?
Çocuğun mizacı yani çocukta hangi merkez ve bölümün daha baskın olduğu doğuştan (congenital) itibaren belirlidir. Çocuğun mizaç yapısı; doğum sırasına (Adler), oral-anal-fallik dönemlere ve bu dönemlerdeki fiksasyonlara (Freud), cinsiyete, bebeklik ve çocukluk yaşantılarına, eğitim, kültür, fiziksel yapı vs. nedenlere bağlı değildir. Bu mizaç yapısının tam olarak teşhis edilmesi ilk 1 yaş içinde bile tam ve net olarak yapılabilir.
Bu mizaç yapısı sonradan değişebilir mi?
Kişinin temel mizaç yapısı sonradan değişmez. Kişi hayatı boyunca bu mizaç yapısı zemininde yaşar.[1] Ancak kişinin bu mizaç yapısı üzerinde şekillenen ve dinamik olan kişiliğinin hangi (sağlıklı-ortalama-sağlıksız) düzeyini sergileyeceği hayat boyunca değişim gösterebilir. Yani kişi hayatının bazı dönemlerinde mensup olduğu mizacın sağlıklı, bazı dönemlerinde ise sağlıksız kişilik özelliklerini sergileyebilir. Temel mizaç özellikleri herhangi bir olumsuzluk içermez. Ancak, bu mizaç yapısı doğru yönetilemediğinde ve aşırılık tuzağına düşüldüğünde problem ve riskler ortaya çıkabilir.
Bu mizaç yapısının oluşumunda anne ve babanın genetik veya psikolojik yapısının rolü var mıdır? Çocuğun mizacı anne-babaya bağlı mıdır?
Anne ve babanın mizaç tipleri ile çocuğun mizaç tipi arasında anlamlı, kurallı ve algoritmik bir bağ ve ilişki tesbit edilememiştir. Bu konudaki kesin yargı geniş bir örneklem ve genetik araştırmayı gerektirmektedir. Ancak şu ânki bilgilerimiz doğrultusunda şunu söyleyebiliriz:
Çocuğun mizacı anne veya babadan herhangi birinden tamamen farklı bir yapıda olabilmektedir. Bir diğer ifadeyle; çocuğun mizaç yapısı anne veya babadan herhangi birine benzeyebileceği gibi her ikisinden de farklı olabilmektedir.
Mizaç yapıları arasında iyi, kötü veya avantajlı, dezavantajlı ayrımı yapılabilir mi?
Hiçbir mizaç yapısı; bir diğerinden daha iyi, daha avantajlı, daha şanslı olarak değerlendirilemez. Herbir mizacın kendisine has “avantajları ve potansiyel riskleri” vardır. Bir özellik açısından avantajlı olan bir mizaç yapısı, bir diğer açıdan dezavantajlı olabilir.
Örneğin sosyallik, arkadaşlık kurma konusunda avantajlı olan “2” mizaç yapısı, aynı zamanda ilişki problemleri ve ayrılık gibi olaylardan çokça etkilenir ve üzüntü yaşar.
Buna karşın “7” mizaç yapısı ilişki problemleri ve ayrılık gibi olaylardan çok az etkilenir. Ancak, sorumluluklarını yerine getirme ve yapması gereken ancak ona zor gelen şeylerden kaçma eğilimi taşır.
Ayrıca şu unutulmamalıdır ki; mizaç yapılarının olumlu ve avantajlı nitelikleri mutlak olarak avantajlı değildir. O niteliğin bir avantaj olabilmesi için “dengeli olması” şarttır.
Örneğin “8” mizaçlı çocuk; cesur ve korkusuz olup kendini koruma konusunda avantajlıdır. Ancak bu özellikleri dengeli bir şekilde gelişmediğinde kavgacılık, saldırganlık ve çatışmacı bir nitelik kazanarak dezavantajlı hale gelebilir.
Kezâ “6” mizaç yapısında var olan tedbirli olma tavrı dengeli olduğunda bir avantajdır. Ancak tedbirlilik ve zarardan kaçınma eğilimi aşırılaştığı anda gerekli olan tavrı gerektiği yerde gösterememe, zor zamanlarda karar alamama ve gereksiz endişe duyma dezavantajına dönüşebilir.
“1” mizaç yapısının kurallara uymaya, bir şeyi en iyi şekilde yapmaya yatkınlığı avantajlı bir niteliktir. Ancak bu özelliklerin aşırılığında aşırı kuralcılık, alıştığından farklı durumlara tahammülsüzlük, birşeyi en iyi şekilde yapamadığında huzursuzluk ve kaygı duyma gibi dezavantajlara dönüşür.
Kişi; mizaç çekirdeğinde olmayan bir tutum ve davranış özelliğini kazanıp kişiliğinde gösterebilir mi?
Bir kişi mizaç çekirdeğinde olmamasına rağmen; eğitim, kültür, inanç, anne-baba tutumu gibi etkenlerle bir davranış ve tutum özelliğini kazanabilir ve kişiliğinde sergileyebilir. Örneğin; Dokuz mizaç tipine mensup bir kişinin mizaç çekirdeğinde düzen ve titizlik pek yoktur. Ancak bu kişi uygun anne-baba tutumu veya eğitim ile düzenli ve titiz davranabilir. Ancak şu unutulmamalıdır ki; bir özelliği edinebilmek için kişinin mizaç çekirdeğinde bu özelliğe zıt bir özellik olmamalıdır. Bu durumda bir nevi doku uyuşmazlığı olacağından kişinin o özelliği kazanması imkansız olmasa da çok zordur. Örneğin; Sekiz mizaç tipine mensup bir kişinin mizaç çekirdeğinde sabır ve tahammül pek yoktur. Üstelik bu özelliklere zıt olan hızlılık, acele etme ve mücadelecilik özellikleri taşır. İşte bu nedenle sekiz mizacındaki bir kişinin sabır, uyum ve tahammül göstermesi ve bunları içselleştirmesi zordur.
Kişi; mizaç çekirdeğinde olan bir özelliği sergilemiyor olabilir mi?
Evet. Bir kişi; mizaç çekirdeğinde olan bir özelliği çeşitli etkenlere bağlı olarak sergilemiyor olabilir. Bu durum; çocukluk döneminde bir baskılanmaya, eğitim ve kültürel faktörlerin engellemesine veya sağlıksız sürece bağlı olarak gerçekleşebilir. Örneğin; mizaç çekirdeğinde duygusallık ve duygusal paylaşım eğilimi olan 2 mizaç tipindeki bir kişi; sosyal ve kültürel sınırlamalar nedeniyle bu duygusallığını baskılayabilir ve ifade etmekten kaçınabilir.
Aynı mizaç yapısına sahip olan insanlar tıpatıp aynı mıdır?
Hayır, tıpatıp aynı değildir. Aynı mizaç yapısına sahip olsa da her bir bireyin etkileşim içinde olduğu (kültür, çevre, eğitim, yaşadığı olaylar v.s.) faktörler birbirinden farklıdır. Dolayısıyla aynı mizaç yapısına sahip olsalar da sergileyecekleri “kişilik tutum ve görünümü” farklılıklar taşıyacaktır. Dolayısıyla bu ayrıntılar dikkate alındığında her bir kişinin “kişilik özellikleri” farklılık taşıyabilir.
Nasıl ki elma çekirdeklerinden ancak elma ağacı olur. Ancak herbir elma ağacı ve meyvesi bir diğerinden farklıdır.
Bu anlamda hiç kimse bir diğerine tıpatıp benzemez; her bir kişi bir diğer kişiden farklı ve biriciktir. Ancak bu farklılıklarla beraber; motivasyon, algılama önceliği, olguları ve bilgiyi işleyiş tarzı itibariyle “ortak özelliklere” sahiptirler.
Örneğin; tüm “1” mizaçlı insanlar ortalama olarak kendilerince ilkeli, tutarlı, söylediğini yapan, yaptığını öneren, bir işi tam ve mümkün olan en iyi şekilde yapmaya çalışan kişilerdir. Ancak her “1” mizaçlı kişinin yanlışlıklara öfkelenme derecesi, neyi doğru neyi yanlış bulacağı ve titizlik derecesi farklılık gösterir.
Mizaç, bir işletim sistemi gibidir. Veriler bu mizaç yapısı tarafından algılanır, tanımlanır, değerlendirilir ve tepki oluşturulur.Bu modelde gerek kanat etkisinin düzeyi gerekse sağlıklı, ortalama ve sağlıksız kişilik özellikleri sergileme ihtimali dikkate alındığında aynı mizaç yapısından farklı kişilik özelliklerine sahip bireyler çıkabileceği aşikârdır.
9 Mizaç Modeli; sabit ve katı bir kategori öngörmez. Psikolojik gelişim veya gerilemeyi öngörüp yorumlayabilecek şekilde bir ölçüde dinamik ve açık uçludur. 9 Mizaç Modeli, bizi bireyin mizacının muhtemel “sağlıklılık ve sağlıksızlık potansiyelleri” konusunda uyararak eğitim, gelişim ve yönlendirme konusunda yol gösterir.
Yedi milyar insan, sadece dokuz gruba mı ayrılıyor?
Evet; İlk bakışta bu model, aşırı bir indirgeme ve sınırlandırma gibi görünebilir. Ancak bütün yönleri ve ayrıntıları dikkate alındığında ilk bakışta sanıldığı kadar basit olmadığı görülecektir. Nasıl ki; çevremizde binlerce renk tonu vardır ancak bu binlerce renk, üç temel renkten oluşur. Sarı kırmızı, mavi. Dünyada gördüğümüz binlerce renk tonu bu üç temel renk kümesinde tanımlanabilir.
İşte bu örnekteki gibi; dünyadaki milyarlarca insan da en temelde dokuz farklı mizaç tipine ayrılır. Kanat etkileri dikkate alındığında, bu sınıflandırma 27’ye çıkar. Sağlıklı- ortalama- sağlıksız düzeyler, alt tipler, kanat etkilerinin güçlü veya zayıf olması, kişinin yaşadığı olaylar gibi farklar ve ayrıntılar dikkate alındığında çeşitliliğin ne kadar çok olacağı apaçıktır. Dolayısıyla aynı mizaç tipine sahip tüm bireyler; birbirinin tıpatıp aynısı değildir. Kanadın etkisi ve gücü, sağlıklı veya sağlıksız halde olmak, yaşanan olayların kişide meydana getirdiği etkiler, sosyal ortamların farklılığı, kültürel etkiler, eğitim ve kendini geliştirme gibi faktörler; aynı mizaç tipine sahip olan insanlar arasında önemli farkların oluşmasına neden olur. Bu çeşitlilik enneagramda dikkate alınmakta ve öngörülmektedir. Dolayısıyla son tahlilde, her insan biriciktir ve bir eşi yoktur. Ancak benzersiz nitelikteki insanlar, belli ortak noktalar dikkate alınarak belli başlıklar sınıflandırılabilirler. İşte enneagram böyle bir sınıflandırmadır.
Mizaç yapılarını bilmek bize ne kazandırır?
Öncelikle kendi psikoljimizi; temel arayışlarımızı, ana ihtiyaçlarımızı, savunma mekanizmalarımızı, nelerden kaçındığımızı, tepkilerimizin nedenlerini, gelişim basamaklarımızı, stres ve rahatlama nedenlerimizi en geniş şekilde anlamamızı sağlar. Aynı zamanda ilişkili olduğumuz insanları daha doğru şekilde anlamamızı ve davranışlarının altında yatan nedenleri kavramamızı sağlar.
İlişkilerimizde daha doğru bir tutum takınabilmemizi, muhatabımızın imkan ve kabiliyetleri ölçüsünde beklentilerimizi belirlememizi sağlar. Muhatabımızın yapısını ve hayatı algılayış tarzını anlamak da, daha sağlıklı bir iletişim imkânını bize kazandırır.
Çünkü kişilerarası her türlü ilişkideki en temel hata; herkesi kendimiz gibi zannetmemiz, dolayısıyla da bizim gibi olmayanları anlamıyor olmamızdır.
İletişim; insanların karşılıklı konuşmasından daha fazlasıdır. Gerçek iletişim; muhatabımızın yapısını, ihtiyacını, anlayışını ve motivasyonlarını bilerek ve hesaba katarak, buna uygun tarzda konuşmayı ve davranmayı gerektirir. Muhataplarımızın farklılıklarına ve yapılarına göstereceğimiz ilgisizlik; hem bir tür bencillik hem de bir çeşit körlük olacaktır.
Bu mizaç yapılarını anlamak; hem kendimizi hem muhatabımızı anlayıp geliştirmemize gerçekçi bir zemin ve imkân tanıyacaktır. Kendi mizaç ve kişiliğinin bütün avantaj ve dezavantajlarını tanımayan insan, farkına varmadan kendi hapishanesini inşa eden ve kendini o hapishaneye kapatan mahkûm gibi olacaktır.
Enneagram/Dokuz mizaç modeli; iş hayatında daha iyi bir verimlilik ve uyum sağlamakta, tüm ilişkilerde ve özellikle de evliliklerde birbirimizi anlamakta, ebeveyn ve çocuk arasında daha olumlu bir süreç geliştirmekte kullanılabilir.
Herkesi kendimiz gibi zannetme, muhatabımızı anlayamama, verimsiz iletişim tarzları ve yanlış anlamaları önleme açısından çok önemli bir bilgidir. Kısaca;
Kendi psikolojik zeminimizi tanıma ve keşfetme
Risk ve limitlerimizin farkında olma
Farklı mizaç tiplerindeki kişileri anlama ve empati kurma
İnsan ilişkilerinin dinamiğini kavrama
İlişki ve iletişim becerilerimizi geliştirme
Motivasyon ve performansımızı arttırma
Risklerimizi en aza indirme ve yönetme imkanı sağlar.